10 KASIM



Bu sene  Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrılışının 80. yılıydı. 
Sabah saat  09.05 te siren seslerini duyduğumda, her zamanki gibi tüylerim diken diken oldu

                                 



Televizyonu açtığımda bir kaç yerde canlı yayın vardı. İlk görüntü, insanlar araçlarını yollarda durdurmuş arabalarından inerek saygı duruşunda bulunuyordu. İkincisiyse  Anıtkabir'de milyonlarca insanın Atatürk'ün mezarını ziyaret etmek için sıra beklediği görüntüydü. Bunları görünce çok duygulandım.  :(( 




Bence bir insan bu kadar sene sonra bile hala bu duygularla anılıyorsa gerçekten ölümsüz olmuştur. 
İki senedir 10 Kasım'da Dolmabahçe Sarayına gidiyorum. Büyük bir kalabalık ile  Atatürk'ün odasına kadar çıkıyor ve binanın  bahçesinde oyalanıyordum. Geçen sene öğle saatlerinde kapıda kuyruk olmasına rağmen sarayın bahçesine, uzun süre bekledikten sonra girebilmiştim. Orada gezinmek bile değişik duygular yaşanılmasına sebep oluyor. Herkesin en az bir kere bu duyguları yaşamasını isterim.   Hele bir de son nefesini verdiği odada bulunmak anlatılmaz ,duygusal olarak  yaşanır.  :((

                                      



Bu senede 10 Kasımla ilgili bir takım duygular yaşayınca hemen hazırlanıp, Beşiktaş'taki Dolmabahçe Sarayına gitmeye karar verdim. Otobüsle Dolmabahçe'ye vardığımda geçen sene olan kalabalıktan daha fazla bir kalabalıkla karşılaştım. Saraya girmek için kuyruk, yılan misali kıvrılmıştı. Deniz kenarında biraz oyalanarak kuyruğun azalmasını bekledim. Şansıma hava da günlük güneşlikti. 





Biraz oyalandıktan sonra tekrar saraya giriş kuyruğunu kontrol etmek üzere o tarafa gittim. Kuyruk azalmamış  aksine fazlalaşmıştı, sonu görünmüyordu. Giriş için  sıra bekleyen genç yaşlı,kadın, erkek, çocuk, okullardan  gelen gruplar, değişik bir yelpazede her yaştan insan  topluluğu vardı. Etraf cıvıl cıvıldı.
Kalabalığı izlemek ve beklemek için bir kenarda oturdum. Atatürk'ü ve ülkesi için yaptıklarını düşündüm.



Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyetini kurmak için bir çok savaş yapmış hatta zaman zaman kendi canını tehlikeye atmıştı. Düşmanların ülkemizin topraklarını, parçalamasını engellemişti. Bu  ülkelerle çeşitli antlaşmalar yaparak, bizim olan toprakları geri almıştı. Daha sonra  savaştan yeni çıkan  ülkemizde çeşitli devrimler yapmıştı. İnsanımızı çalışarak refah seviyesini artırmaya ve daha güçlü bir hale getirmeye çalışmıştı. Ülkemiz savaş sonrası fakirlik ve yoklukla uğraşırken girişimcileri desteklemiş, fabrikalar kurulmasını sağlamıştı. Kadınları ikinci sınıf vatandaşlıktan çıkarmış, onlara erkeklerle aynı haklar sağlayan kanunlar hazırlamıştı. Eğitimde,  harf devrimini yapmış batılı ve diğer dünya ülkelerinin anlayabileceği latin harflerine geçiş yapmıştı.



Yoğun duygular içerisinde bunları düşünürken, Dolmabahçe Sarayının kapısında vaktin nasıl geçtiğini anlamadım. Fakat içeri giriş kuyruğu azalmayıp arttığı için içeri girmekten vazgeçmiştim, dışarıda bile olmak bana yetmişti. Zaten Atatürk'ün yaşadığı yeri veya kendisini görmesem de onun ilkelerini anlamış olmak, bu duygularla buradan ayrılmak bana manevi bir haz  vermişti.


Ulu Önder Atatürk'ün çok güzel bir sözünü, yazmadan edemeyeceğim ;
''Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. ''

Bu ülke sana minnettar, senin ve yaptıklarının kıymetini anlamayanlar bile zamanla senin değerini bileceklerdir!







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAHYA EFENDİ TÜRBESİ'NİN GİZEMİ!

KRAKOW

SERGİ MEKANI- MEŞHER