İSTANBUL'DA BİR GÜN - 2
İstanbul;
efsaneler yazılmış şehir.
Romanlara konu olmuş,
ortasından deniz geçen şehir,
İstanbul...
İstanbul için söylenecek, yazılacak çok şey bulunabilir. Özellikle İstanbul'u gezdiğin zaman, görüntüsünden etkilenmemek mümkün değil. Tarihi dokusu ile de yıllar boyunca sultanlar, padişahlar da bu şehirden etkilenmiş ve bu şehri ele geçirmek için savaşlar vermişler.
Bu yüzden İstanbul'da tarihi yapılar, semtler oldukça fazladır. Tarihi geçmişi olan semtleri gezdikçe yeni yerler keşfetmek de mümkündür.
Bir de şöyle bir şey olur bu şehirde, aynı yerlere bir çok defa gidersin ve o yerlerden sıkılmazsın. Büyülü, etkileyici bir şehirdir İstanbul.
Bir de şöyle bir şey olur bu şehirde, aynı yerlere bir çok defa gidersin ve o yerlerden sıkılmazsın. Büyülü, etkileyici bir şehirdir İstanbul.
Adına şiirler yazılmış şehirdir.
Ortaköy Camisi
Yahya Kemal Beyatlı'nın bir şiirinde de dediği gibi;
''Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile ömre değer...''
Ben de aynı bu şiirde ki gibi severim İstanbul'u. Zaman zaman İstanbul'dan şikayet de etsem, İstanbul'u hep sevmişimdir. Her zaman gezdiğim, gördüğüm yerlere bir kez daha gittiğimde sanki ilk kez görmüşcesine hayran kalırım, bu şehre. :))
Bu seferde daha önceden bir çok kez gittiğim Galata, Karaköy ve Ortaköy semtlerinden bahsedeceğim. Bir turist gibi yürüyerek, bu üç semti dolaştım.
Galata Kulesi
Şişhane'de otobüsten inip avizecilerin arasından geçerek Büyük Hendek caddesinden ilerleyince sokağın arasından nefis bir Galata Kulesi manzarası vardır. Fotoğraf çekmeye meraklı olanlar çok iyi bilirler. ;))
Buralarıyla ilgili bir kaç öneri verebilirim. Galata Kulesi manzarasına bakarak yürüdükten sonra , bu caddede ki Şirin Fırın'da kahve ve tatlı molası verebilirsiniz. Adı gibi dış görünüşü de şirin olan bu yer için ufak bir kafeterya diyebiliriz. Masalara geçerek kahve eşliğinde tatlılardan yiyebilirsiniz.
Galata Kulesi bu caddeden dümdüz yürüyünce bütün azametiyle tam karşınızda duruyor.
Kule Bizans İmparatorluğu'ndan kalma bir yapıdır. 16.yüzyılda Fener Kulesi olarak yapılmıştır. Daha sonra rasathane ve yangın gözlem evi olarak kullanılmış. Kulenin esas meşhur olması Osmanlı zamanında Hazerfen Ahmet Çelebi'nin kulenin en yüksek yerinden Üsküdar'a kadar uçmasıyla olmuştur.
Şimdilerde kulenin en üst katı restoran olarak işletiliyor. Ayrıca kuleden İstanbul'u seyretmek isteyenler ücret karşılığı Galata kulesi'ne çıkabiliyor. Kuleye çıkış ücreti 6.5 TL.dir.
Kulenin etrafı turistlerle dolu olduğu için oldukça kalabalık. Burada vakit geçirmek isteyenler için etrafta bir çok kafeterya ve restoran seçenekleri bulunuyor.
Doğan Apartmanı
Kuleye karşı fotoğraf çekip, insanları izledikten sonra Galata Kulesinin hemen karşısında ki Serdar-ı Ekrem Sokaktan içeri doğru yürümelisiniz. Bu sokakta ki tasarım dükkanlarını gezebilirsiniz. Sokaktan ilerleyince sağ tarafta, sarı rengiyle Doğan Apartmanını görebilirsiniz. Serdar-ı Ekrem sokağında retro tarzlarıyla dikkat çeken ufak kahve dükkanlarında kahvenizi içebilir, her biri tarihi bir eser olan apartmanlara bakabilirsiniz. Eski ve yıkılmaya yüz tutmuş metruk binalara kafanızı kaldırarak bakmanızı tavsiye ederim. Çünkü dış görünüşleri etkileyicidir. Fransız balkonlu apartmanların pencerelerinin kenarlarında el işçiliği ile yapılmış heykelleri görebilir, bu binaların mimarilerine hayranlık duyabilirsiniz. Yıkılmak üzere olan bu binaları, kaçırmayın derim.
Serdar-ı Ekrem sokağının sonuna doğru yürüyüp, sola döndüğünüzde Alman Lisesi'nin yanına oradan da Tünel'e çıkabilirsiniz. Tünel'de tramvayla fotoğraf çekenleri izleyebilir, siz de fotoğraf çekebilirsiniz. Buradan isterseniz İstiklal Caddesi'ne doğru yada tekrar Galata yönüne yürüyebilirsiniz.
Benim tercihim, tekrar Galata Kulesi yönüne yürümek oldu, çünkü amacım Karaköy'e inmekti. Eski kitaplar, pul , plak ve müzik aletlerinin satıldığı Galip Dede Caddesi'nden Yüksek Kaldırım Caddesi'ne oradan da aşağıya, Karaköy'e doğru inmeye başladım.
Galip Dede Caddesi üstünde, solda Galata Mevlevihanesi'ni göreceksiniz. Bahçesinde ki türbeleri isteyen herkes serbestçe gezebiliyor. Müzeye ise gişeden bilet alarak girebilirsiniz. İçeride ki semahanede ise zaman zaman sema gösterileri yapılıyor. Yapılan bu gösteriler için bilet almak gerekiyor. Sema gösteri günlerini Mevlevihane'nin internet sitesinden takip edebilirsiniz.
Şeyh Galip Türbesi
Bu iki caddenin başlama ve bitiş yerleri iç içe geçtiği için Mevlevihane'den sonra Yüksek Kaldırım Caddesi başlıyor diyebiliriz. :))
Yüksek Kaldırım Caddesi 1950'li yıllara kadar merdivenlerle inilen, dik bir yokuşmuş. Daha sonra trafiğe açabilmek için merdivenler sökülmüş. Eski yıllarda Yüksek Kaldırım caddesi üzerinde batakhaneler, meyhaneler bulunurmuş. Şimdilerde sağlı sollu elektronik malzemeler satan, turistik eşyalar, giyim eşyaları satan , aynı zamanda yemek yenecek büfe gibi küçük dükkanlarla çevrili hareketli bir cadde olarak canlılığını koruyor. Buradan aşağıya doğru yüründüğünde Karaköy, Bankalar Caddesi'ne iniliyor.
Komando Merdivenleri
Bankalar Caddesi'nde yürüyünce, burada ki muhteşem mimarisi olan binaları görebilirsiniz. Caddenin ortalarına doğru sağda Komando Merdivenlerini, biraz ilerisinde ise Salt Galata binasını gezebilirsiniz.
Komando Merdivenleri, 1850 yıllarında yapılmış. Zamanın ünlü bankeri olan Komando ailesi'nin torunları, Avusturya Lisesi'nde okuyorlarmış. Çocukların eve varmak için uzun bir yol yürümeleri gerekiyormuş.Bunun üzerine Abraham Salomon Komando, torunlarının okula rahat gidebilmesi için bu merdivenleri yaptırmış. [1]
Karaköy katlı otoparkın yanından geçerek, Karaköy'ün ara sokaklarına doğru yöneldim. Buraların ara sokaklarında yeme içme mekanları hafta arası olmasına rağmen oldukça kalabalıktı. Sokak aralarında ki duvar resimlerinin önünde fotoğraf çekenlere bakarak ilerledim. Dinlenmek için bir kafeteryaya oturdum ve sıcak çay ile tostumu yiyerek biraz da ısındım.
Karaköy
Benim gezdiğim gün şansıma soğuk bir gündü. Aralık ayı olması sebebiyle kar yağacak kadar soğuktu. Bu yüzden bir yerde oturmayı ve enerji toplamayı tercih ettim. ;)
Soğuktan dolayı, Beşiktaş'a kadar yürümeyi göze alamadım. Kemeraltı Caddesi'nden Ortaköy'e giden otobüse binmeyi tercih ettim. Otobüs bu soğukta, sıcak olur diye düşünmüştüm. Tahmin ettiğim gibi içerisi kalabalıktı ve sıcaktı. Böylece hem üşümedim, hem de yorulmamış oldum.;))
Boğaz Köprüsü
Ortaköy meydanına yürümek için sağlı sollu kumpircilerin içinden geçmek gerekiyor. Karnınız açsa burada ki kokulara dayanamayıp, kocaman bir patatesin içine istediğiniz malzemeyi seçerek kumpirinizi yaptırabilirsiniz. :))
Kumpir yaptırmasanız da tezgahlardan satış yapmak için size seslenen satıcılar olabilir. Burada ki satıcıların ısrarlı seslenişlerine aldırmadan, deniz kenarına doğru yürüyünce denizden gelen rüzgar ile boğaz havası yüzünüze çarpar.Boğaz köprüsü'nün görüntüsü buradan bakıldığında çok etkileyicidir. :))
Köprünün en güzel göründüğü yer olan meydandan bir kaç tane fotoğraf çekerek Ortaköy Camiisi'nin olduğu tarafa doğru yürüdüm. Bu arada hava soğuktu ama güneş de yüzünü göstermeye başlamıştı. Gökyüzü masmaviydi ,boğaz manzarası tam da fotoğraf çekmek için çok uygun olmuştu. ;))
Ortaköy Meydanı
Meydana doğru yürürken caminin yanından geçmek gerekiyor. Caminin içine daha önce girmiştim ama tekrar içeri girmek ve dolaşma isteği duyunca hemen Ortaköy Camisi'nin içine girip bir kez daha camiinin içinin fotoğraflarını çektim. Bu caminin içine girmenizi tavsiye ederim. Çünkü tavan ve duvar süslemeleri muhteşem olmakla beraber, sarkan avizelerin de güzelliğini görmenizi isterim.
Ortaköy Camisi
Camiden çıktıktan sonra, meydanda, köprünün fotoğraflarını çekenlerin arasına karışmalısınız. Ayrıca kuşlara yem atanlara ve uçan kuşlarla beraber koşan çocukları izlemek için bir banka oturup, etrafı seyretmelisiniz. Ya da bir kafeteryada deniz manzarasına karşı çayınızı yudumlamalısınız.
İstanbul bu kadar kısa zamanda gezilerek bitecek kadar küçük bir şehir değil. Bu üç semtte, bile benim gözümden kaçan bir çok yer mutlaka vardır. Bu şehrin her köşesinde bir güzellik, her köşesinde bir sürprizle karşılaşabilirsiniz.
İstanbul anlatmakla bitmez, gezerek keşfetmek gerekli...
Kaynaklar:
[1] http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/karakoy-kamondo-merdivenlerinin-ilginc-hikayesi-40734635
Yorumlar
Yorum Gönder