NEREDE O ESKİ BAYRAMLAR?

''Bayram'' nedir? 

''Bayram'' kelime olarak Türk Dil Kurumuna göre; özel olarak kutlanılan gün, sevinç, neşe  olarak tanımlanmıştır.
Müslümanların bayram olarak kutladığı iki tane dini bayram vardır. Bir tanesi Ramazan ayından sonra kutlanan Ramazan (şeker) Bayramı, diğeri de Kurban Bayramıdır. Bayramların tarihlerinden yada neden kutlandığından bahsetmeyeceğim. Bahsedeceğim şey; eski bayramlar ;))




Nerede o eski bayramlar?

Gerçekten bir zaman sonra insan, bu cümleyi söylerken buluyor kendini. Bu tür söylemlerden anlaşılabileceği üzere; hep eskiyi özlüyoruz. Çünkü eskiden hep mutlu günlerimiz olduğunu var sayıyoruz. Bayramları çocukların mutlu geçirdiğini, bizim de çocukken mutlu bayramlar geçirdiğimizi düşünüyoruz. Böyle olunca da  bayramlar eskisi gibi hiç olmuyor. Ben de benim çocukluğumun bayramlarını hatırlıyorum ve özlemle anıyorum.






Benim çocukluğum 1970- 1980  yıllarında geçti. O zamanlar bayram gelecek diye heyecanlanırdık. Çünkü çocuklara yeni giysiler, yeni ayakkabılar alınırdı. 

Şimdiki zaman gibi toplum, tüketim toplumu değildi. Çok giysimiz, çok ayakkabımız yoktu. Bayram gibi özel günlerde bize yeni giysiler ve ayakkabılar alınırdı. Özel bayram alışverişine anne ve babamızla çıkar, bir kaç mağaza dolaşır yine annemizin bize uygun bulduğu giysi ve ayakkabıları alırdık. Şimdiki gibi, çocuklara çok söz hakkı düşmezdi. Çocuklar fazla konuşmaz,  her şeye karışmaz, anne ve babanın aldığı giysilere de itiraz edemezlerdi. Eve geldikten sonra o giysiler kesinlikle giyilmez, dolaba asılır ve giymek için bayram günü beklenirdi. 
Bayram gelmeden ayrıca evde ''bayram temizliği'' yapılırdı. Bayramdan bir hafta önce gelecek olan misafirlere evin düzenli görünmesi için özel olarak temizlik yapılırdı. Sanki o güne kadar hiç ev temizlenmemiş gibi köşe bucak her eşyanın altı kaldırılır. Dolaplar, yataklar ve koltuklar çekilir. Onların tozları alınır. Perdeler ve halılar yıkanır, camlar silinirdi.  Hatta yine mevsime göre evin içi boya badana dahi  yapılırdı. Boya badanadan önce kış aylarıysa sobalar kaldırılır. Sobaların boruları tek tek sökülür içinde biriken kömür kurumları temizlenir bir daha ki kışa hazır halde boruları hazırlanırdı.

Bayram için büyük temizlik yapılmış olmasına rağmen bayram sabahı evin erkekleri bayram namazına giderken, ev halkı da erkenden kalkar ve evi tekrar toplar, gerekirse süpürür temizlerdi. Daha sonra da kahvaltı masasını hazırlar, namazdan gelenler beklenirdi. Namaz sonrası ev halkı hep beraber bayram kahvaltısı yapılırdı.Bir çok evde bu ritüel farklı olabilir ama bizim evde çoğunlukla bu şekilde olurdu.



.
Yine bayram hazırlığı olarak tepsi tepsi baklava yapılır yada yaptırılırdı. Arefe günü baklava pişirilir ve tepsiyle eve getirilirdi. Yalnız şerbeti tepsiye o gün dökülmez, baklava kuru olarak bekletilirdi.  Baklava bayram boyunca şekerlenmesin ve daha uzun dayansın diye şerbeti bayramın birinci günü sabahı dökülürdü. Bu işlemde özel olarak dikkatle yapılırdı.





Bayram için büyükler, en yakınlarının çocuklarına vermek üzere özel mendiller hazırlardı. O mendiller yıkanır, ütülenir bayram sabahı için hazır edilirdi.  Çocuklar eve bayramlaşmak için geldiğinde mendil içine konan harçlık ile beraber  büyüklerin elleri öpüldükten sonra çocuklara verilirdi.

Bayram sabahı kahvaltıdan sonra özenle yeni elbise, yeni ayakkabı giyilirdi. Saçlar itinayla taranır, süslü kurdelelerle toplanırdı. Önce evde bayramlaşılırdı. Anne ve babanın eli öpülür ve ilk bayram harçlığı alınırdı. Daha sonra yakındaki akrabalara gidilir ve harçlıklar toplanmaya devam edilirdi.
Çocukken biz, yakındaki ve uzaktaki bütün akrabaların ellerini öptükten sonra biriken bayram harçlıklarını eve döndükten sonra güzelce sayardık. Bizim evimizin aşağısındaki boş arsaya bayram boyunca küçük bir lunapark kurulurdu. Birinci gün, büyüklerin elleri öpülerek harçlık toplamayla geçerdi. Bayramın ikinci günü, topladığımız harçlıklarla o lunaparkta istediğimiz oyuncaklara binip, harçlığımız yettiğince eğlenceli vakit geçirirdik.




Topladığımız harçlıkların bir kısmı ile de her zaman gittiğimiz bakkal amcadan bisküvi ve lokum alarak, kendi tatlımızı yapardık. Efsane tatlımız; iki sade bisküvi arasına konan iki adet lokumdu.:)) Şimdiki gibi her köşe başında market yoktu. Çikolata çeşidi, bisküvi çeşidi, veya farklı farklı şeker yoktu. Kendi tatlımızı kısıtlı imkanlarla kendimiz yapardık. Lokumun içindeki o toz halindeki beyaz pudra şekerlerini döke saça yerdik.  Ağzımız, yanaklarımız, üstümüz, ellerimiz hep bembeyaz olurdu. Küçük kız kardeşimin, benim ve aynı yaştaki halamın torununun yani üçümüzün en sevdiği tatlıydı bisküvili lokum tatlısı. ;)) Harçlıklarımızın bir kısmını mutlaka bu tatlıya harcar, tatlıyı yedikten sonraki halimize çok gülerdik.




Belki de eski ve şimdilerde bayramlarda değişmeyen, tek şey çocuk gözünden bayramı yaşamak yada o bayram heyecanını hep içinde taşımaktır.
Bayramda  çocuk olmak güzeldir ama o saf, temiz duyguları taşımak, hareketli olmak , oyundan başka bir şey düşünmemek daha güzeldir. Bayramın gelmesi tatil demek, sevdiklerin ile bir arada olmak, eğlenmek ve mutluluk demektir. 
Büyüdüğümüz zaman ise hayatın acı tatlı günlerini idrak ederiz. Sonrasında ise yaş alırız, sorumluluk alırız.  Bayramın gelmesi, bayramın bitmesi pekte umurumuzda olmaz.  Eski günleri, bayramları özlemle anmak, o günlere geri dönmeyi istemek aslında; hep çocuk olmayı ve çocukluğumuzu özlediğimiz içindir.

Sonuç olarak; her zaman çocuk olanlara ve  içindeki çocuğu kaybetmeyenlere nice nice mutlu bayramlar dilerim.:))
















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAHYA EFENDİ TÜRBESİ'NİN GİZEMİ!

KRAKOW

SERGİ MEKANI- MEŞHER