HAYATA DÖNÜŞ
''Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir '' John Lennon.
Şaşılacak bir şey ama son beş-altı yıldır benim hayatım; tam da bu cümlede ki gibi, biz başka planlar yaparken ne yazık ki başımıza gelenleri yaşayarak geçti. !!! Bu cümle sanki, benim hayat mottom oldu.
Eylül ayının ilk on beş gününü, son beş yıldır Bodrum'da geçiriyoruz. Yine bu sene eylülde on beş gün Bodrum 'da tatilimizi geçirirken, son dört günde (bunu da şimdi düşünürken hatırlıyorum) eşimde bir takım gariplikler olmaya başladı. O zaman bunların gariplik olduğunu düşünmemiştim. Sadece eşimin söylediklerine itibar etmiştim. Şimdi o yaşananları irdeleyince gariplik olduğuna karar veriyorum. Son gün bu gariplikler artınca, ben ve kızımın gözlemleri sonucu yaşananları erken tespit ettik, şükürler olsun.
Olayların başlayışını da geri dönüp düşününce şimdi daha iyi anlıyorum.
Tatilimizin başında her şey normaldi. Sabah deniz kenarına gidiyorduk. Öğle yemeğimizi yemek için ya eve çıkıyorduk sonra tekrar deniz kenarına gidiyorduk. Ya da çıkmayıp akşama kadar deniz kenarında oyalanıyorduk. Bodrum'un masmavi denizinde yüzerek zaman geçiriyorduk. Akşam yemeğini de bazen evde bazen de yakın yerlere gidip yeyip vakit geçiriyorduk.Son üç güne kadar her şey rutin ilerledi.
Gelmemize üç gün varken, deniz kenarında eşim her yerinin tutulduğunu, vücudunun özellikle kollarının uyuştuğunu, gece kollarının üstünde,uzun süre hareketsiz yattığı için bu durumda olduğundan bahsetti. Ellerini kollarını oynatarak, sıkıntısından şikayet etmişti. Hatta boynu da tutulmuştu, sağa sola oynatarak geçmesi için hareketler yapmaya çalıştı. Herkes gibi dikkat etmesini söyleyerek, pek üstünde durmadık!
Gelmemize iki gün kala; akşam kaldığımız yere yakın bir başka yere dolaşmaya gittik. Sahilde dolaşırken eşimle el ele yürüyorduk. Fakat bir gariplik vardı. Eşim yürürken bir tuhaf şekilde yürüyordu. Bazen üstüme doğru geliyordu, bazen benden uzaklaşıyordu.Ellerimiz aramızda uzuyor, aramız açılıyordu.. Neden böyle yapıyorsun diye ben şikayet edince terliğim çok rahat değil bu yüzden oluyor demişti.
Gelmemize bir gün kala; akşam yemek yemek için çıkmıştık. Gene yürürken bir tuhaf, her zamankinden değişik bir şekilde yürüyordu. Ben yine şikayet edince yine terliğimden demişti.
Kahvaltı etmek için bir yerde durduk. Kahvaltımızı ettik, eşimde hiç bir gariplik hissetmedik.Tekrar yola çıkınca ara ara yine otomobil şeridinden çıkıyor ve sola doğru kayıyordu. Kızım da bu durumdan şikayet etmeye başlayınca , dikkatimi çekmeye başladı. Böyle olunca da yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunu hissettim ve eşimi daha dikkatli gözlemlemeye başladım.Sanki sol kolunu fazla hareket ettirmiyordu. Endişelenmeye başlamıştım, İstanbul'a da daha 350 km vardı. Zaman da geçiyordu.
Öğle yemeği yemek için durunca, eşim de kendindeki gariplikleri fark ettiğini söyledi. Bunu duyunca artık arabayı kullanmasının doğru olmayacağına karar verdim ve şoför koltuğuna ben geçtim.
Eşim elli altı yaşında ve bu güne kadar hiç doktora gitmedi. Tabii ki hiç ilaç da kullanmadı. İlaç kullanmaya da şiddetle karşı çıkardı. Yine kendisinde ki değişikliklere de inanmak istemedi..Dinlenirse düzeleceğini söylemeye başladı.
Ben ve kızım ısrarla doktora gitmesi konusunda direttik. İnat ediyordu. Eşimin bir akrabası var kendisi doktor. Eşim o akrabasına çok güvenir. Biz en azından onu aramasını ve onunla konuşmasını eşime söyledik. Neyse ki bizi bu konuda dinledi.
Eşimdeki değişiklikleri doktor yakınımıza anlatınca yakınımız, acil olarak hemen yarın kendisinin doktora görünmesi gerektiğini söyledi.
Kocaeli'nde ki arabalı vapura vardığımızda aile doktorumuzu telefonla arayarak ertesi günü geleceğimizi ve randevu vermesini istedik.
Daha sonra her şey çok hızlı gelişti ertesi gün hemen doktora gittik. Muayene sonucunda eşimin tetkikleri yapıldı; filmleri çekildi. Ve teşhis konuldu. Sonuç;
BEYİN KANAMASI!!!!!!
Doktorun dediğine göre eşimin tam iki aydır beyninde kanama varmış. Bu kanama üç santimetreye ulaşmış ve bu sıvı beyne baskı yapıyormuş. Acilen ameliyat ile bu sıvının boşaltılması gerekiyormuş.!!!!!
O gün muayene sonrası, doktor bizi eve göndermedi. Çünkü eşimin eve gitmesi daha tehlikeli olabilirmiş. Çeşitli komplikasyonlar gelişebilirmiş. Biz de çok şaşırmamıza rağmen doktoru dinledik. O akşam hastanede kaldık.
Ertesi gün (18.9.2018) eşim ameliyata alındı. iki saatlik bir ameliyatla beyinde ki sıvı boşaltıldı. Tam altı gün hastanede geçirdik.
Bu altı günün sonunda bir takım ilaçlar kullanması koşuluyla evimize döndük. :((
Şimdi eşim ameliyat sonrası evde gücünü toplamak için dinleniyor. İlaçlarını kullanıyor. Doktorlar çok iyi gözlem yapmamız sonucunda, bu işten ucuz kurtulduğumuzu söylediler. Rabbime hamdolsun, eşim sağ salim yanımızda.
Bu yaşadığım olayların sonucunda her zaman ki gibi kendime bir takım dersler çıkarmayı da unutmadım. :))
Büyüklerimiz, başımıza gelen iyi ya da kötü olayların herkesin kendi sınavı olduğunu söyler. Biz de bu sınavdan şimdilik evelallah eksiksiz çıkabildik. Ben kadere inanan birisiyim. Yaşadığımız iyi veya kötü her şeye şükretmeyi öğrendim. Kader bize bunları yaşattıysa bir bildiği vardır, demeyi öğrendim. Bazen planlananın dışındakilerini yaşayıp kabul etmeyi öğrendim. Bu zor zamanda yine, yeniden kimin dost olduğunu öğrendim. Bazı insanların beni şaşırtmadığını gördüm. Bazı insanları da hayatımdan çıkartmakla ne kadar haklı olduğumu gördüm. En en sonunda da her şeyin geçtiğini öğrendim.
Oğuz Atay'ın çok güzel bir lafı var.
Geçer elbet,
Bazısı teğet geçer.
Bazısı deler geçer, ama mutlaka geçer...
Not : Kullanılan fotoğraflar Contemporary İstanbul 2018 sergisinden alınmıştır.
♥️
YanıtlaSil