BİR PAZAR GÜNÜNÜN GETİRDİKLERİ

Bütün hafta, sabah erkenden uyanıp, gün boyunca kapalı ofislerde, geç vakitlere kadar çalışanların cumartesi ve pazar günleri doğal olarak dinlenme ve gezme günleridir. Hayatımızı devam ettirebilmek, yaşamsal ihtiyaçlarımızı karşılamak için çalışmak, para kazanmak tabii ki çok gereklidir. Ancak hafta sonlarını verimli geçirirsek hafta başında işimize daha iyi başlayabiliriz.



Çalışanlar için hafta sonu havanın güzel olması, cumartesi,pazar günlerinde zaman geçirmek için önemli. Her hafta hava güzel olmuyor, bu pazar günü şansımıza hava güzeldi. Bizim evdekilerde bu güzel havayı fırsat bilip pazar gününü dışarıda geçirmek istediler. Güneş gökyüzünde kasım ayının sonu olmasına rağmen hala pırıl pırıl parlıyordu. Biraz da evden dışarı çıkmayı, güneş teşvik etmiş olabilir. ;)) Evden çıkarken nereye gideceğimize karar vermemiştik, arabamıza binince gideceğimiz yere karar verdik. Deniz kenarına gitmeye karar vermiştik. Deniz kenarı denilince hele de İstanbul'daysanız tabi ki Boğaz'a gitmek en doğrusu olur. Boğazın kenarına giderek biraz ciğerlerimize deniz havası ve iyot kokusu doldurmak için yola çıktık.



Bu sefer bir değişiklik yaptık ve canımız nerede isterse orada durduk. İlk önce Tarabya sahilinde arabamızı park ettik. Hafta sonu olduğu için yol kenarına park ediliyordu bizde öyle yaptık. Daha sonra Kalender Orduevi'nin önünden sahil boyunca yürüyüş yaptık. Gökyüzündeki güneşe aldanmamak gerekiyormuş çünkü deniz kenarı serin ve hafif bir rüzgarla üşütüyordu. Biraz yürüyüş yaparak, arabamıza bindik . Tekrar deniz kenarından yolumuza  devam ettik. :))

Bu sefer Sarıyer'e  doğru arabamızın yönünü çevirdik. Radyomuzun sesini açarak müziğe eşlik ettik. Denizin üstünde ışıldayan güneşe baktık, arabayla yavaş yavaş yolumuzdan gittik. Büyükdere'yi geçip Sarıyer'e gelince soldaki güzel yalılara bakarken, Aşk-ı Memnu dizisinin çekildiği yalı gözümüze çarptı. Hemen arabamızı sağa park ettik ve yalıyı görmek için kapısından içeri girdik. 



O köşkün gerçek sahibi Rahmi Koç'muş, şimdilerde orası  Koç Grubu tarafından müze olarak kullanılıyormuş. Köşkü bilmeyen yoktur sanırım. ;)) Binada kilim sergisi vardı. İçeri girerek hem sergiyi gezdik hem de muhteşem bahçesinde fotoğraflar çektik. 
Köşkten çıktıktan sonra güneş iyice yükselmiş , sanki kasım ayında bizimle dalga geçiyordu. Bu sene kış gelmeyecek diyordu. Çünkü iki sene önce bu zamanlarda İstanbul'a kar yağması bekleniyormuş. Şimdi ise tam bir pastırma yazı* yaşanıyordu. Köşkten güle oynaya çıktıktan sonra arabamıza bir kere daha binerek Sarıyer'den gerisin geri döndük. Kireçburnu'na gelince bu seferde arabamızı son kez park ettik. Burada Meşhur Kireçburnu Fırınında bir çay molası verdik. Hem böreğimizi, tatlımızı yedik hem de şurdan burdan konuşarak, hoş beş** ettik. ;)) 




Bugün plansız hareket etmek, o an canımız ne  istediyse onu yapmak bizi mutlu etmişti.  Program yapmadan  evden çıkmak , belki de bizi gelecek olan haftaya motive etmeye, stresten arındırmaya yarayabilirdi.  Bu yüzden ara sıra plansız hareket etmenin insanı enerjik ve canlı tuttuğuna karar verdik. Tabi ki hayatta plan ve programlı yaşamak daha çok başarı getirir. Ancak yaşamın da kısa olduğunun farkına varmalıyız. Hayatı dolu dolu yaşamalıyız. Ufak tefek, plansız ama kesinlikle zararsız aktiviteler iş hayatına , yeni günlere konsantre olmak için yeterli gelecektir. Böylece başarı da bizimle beraber olacaktır.;))

Gelecek haftanın güzel haberler getirmesini, aşk dolu geçmesini, her gün bereketli kazançlar elde edecek fırsatların karşımıza çıkmasını ve işimizin rast gitmesini***, iyi şansımızın bol olmasını diliyorum. (amin) Her şey istediğimiz gibi olsun.:)))) 














*Pastırma yazı: Genellikle sonbaharın sonunda yaşanan sıcak günler için kullanılan bir deyim.
** hoş beş etmek:  söyleşmek.
***rast gitmek: (bir iş) istenilen bir biçimde gelişmek,uygun düşerek gerçekleşmek.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAHYA EFENDİ TÜRBESİ'NİN GİZEMİ!

KRAKOW

SOSYAL KELEBEK KİMDİR?