İSTANBUL'DA BİR FESTİVAL!

Festival, hem de Yenikapı'da ! 

Festival  biraz iddialı bir kelime, duyunca ilgimi çekmişti. Ayrıca bu festival hiç gitmediğim Yenikapı'da yapılıyormuş (Yenikapı'yı açıldığından beri görmek istiyordum) ve halka açık ,hem de  ücretsiz bir festivalmiş. 




Önce durdum sonra düşündüm. Düşünürken havaya bakıp sağ elimi yanağıma koymuşum,sol kaşımı da havaya kaldırmışım. Mış'lı geçmiş zaman kullanıyorum ama ne yaptığımı tam olarak hatırlamaya çalışıyorum o yüzden detaylı olarak anlatıyorum. Festival kelimesi sıcak geliyordu ama halka açık ve ücretsiz olması beni böyle derin derin düşündürüyordu. İstanbul gibi bir yerde ücretsiz olan bir etkinlik genelde izdiham demekti. Gitmek istiyordum ama bundan dolayı çekiniyordum.




Beni düşündüren festivalin adı Etnospor Kültür Festivaliydi. Festivalin adı da çok değişikti. Bu sene üçüncüsü yapılıyormuş. Üç senedir yapılmasına rağmen adını duymamıştım. 



Aynı zamanda uluslararası bir organizasyon olduğunu,dünyanın çeşitli ülkelerinden sporcuların müsabakalar yaptığını görünce ilgim daha da çok arttı. İstanbul'un her yerinde afişlerini görünce zaten dikkatimi çekmişti. Bu beni heyecanlandırdı çünkü hobim fotoğrafçılık olduğu için  festival boyunca çekilen fotoğraflardan yarışma yapıldığını duymuştum. Yarışmanın sonucunda ödül veriliyordu. Böylece bir  taşla iki kuş vuracaktım. Hem festivali izleyecektim hem de fotoğraf çekip yarışmaya bile katılacaktım.






Yarışmanın da olması festivale gitmek için karar vermemde etkili oldu. Çok kalabalık olursa hiç içeri girmem ve geri dönerim diye düşündüm.:)




Bu  arada festivalle ilgili olarak geçmiş yıllarda çekilmiş olan fotoğraflara bakarak, bilgi sahibi olmaya çalıştım. Çok ilginç fotoğraflar vardı. Profesyonelce çekilmişlerdi. Ben oldukça amatör fotoğraf çekiyordum, yarışma için fotoğraf çekecek olmak da ayrıca beni düşündürdü. :(




İsmini duymadığım sporlar ve oyunlar vardı. Pek ilgimi çekmeyen güreş gibi spor müsabakaları, at üzerinde yapılan cirit oyunları  vb. vardı.



Bilmediğim etkinlikleri öğrenirim, görmüş olurum, hiç zevk almazsam gezerim diye düşündüm  zaten karar vermiştim artık dönmeyi aklımdan çıkarmalıydım.



Tüm kararsızlığımla Yenikapı etkinlik alanına vardım. Çok sıkı güvenlik önlemlerinden geçerek etkinlik alanına girdim. İçeri girince ortamda tam bir festival havası vardı.






Güvenlik geçiş noktasından biraz yürüyünce açık bir alanda küçük karavanlarda yemek yerleri düzenlenmişti. Burası beklediğimden de kalabalıktı. Kalabalığın çoğunluğunu öğrenci grupları oluşturuyordu. Gençler ve 15 yaş grubu çocuklar cıvıl cıvıl her yerdeydi.





Etkinlik yapılacak yerler, kapalı  ve açık alan olarak düzenlenmişti. Hava biraz kapalıydı yağmur yağacak gibiydi o yüzden ben önce kapalı alanı gezmeyi tercih ettim. Kapalı alanda küçük stantlarda çoğunlukla kadınlar tarafından çeşitli takılar, defterler, kalemler, örtüler, tahtadan eşyalar satılıyordu.




Stantları geçince yine kapalı bir alana, tiyatro salonu kurulmuştu.,Gösteriler yapılıyordu. Halk oyunları, semazen gösterisi, çeşitli çocuk gösterileri belli saatlerde yapılıyordu. Oturarak izlemek için sıra sıra puflar ve sandalyeler dizilmişti.





Buradan çıkınca sol tarafta  çocuklar Mangala oyunu oynuyordu. Bu oyunu da ilk defa duydum.  Oyun dikdörtgen bir kutuda 12 adet küçük çukur içindeki taşlarla oynanan bir oyundu. Bakarak bu oyunu anlamak biraz zor geldi bana. Aslında pekte öğrenmeye niyetim yoktu. :)  Sadece izledim ,çocuklar zevk alarak oynuyorlardı. 



Görme engelli çocuklar turnuvası vardı. .Ben bu oyunu ilk defa duymuştum ama bir sürü çocuk bunu öğrenmiş ve oyunun  turnuvası bile yapılıyordu.




Salonun biraz ilerisinde okçuluk,güreş alanı,pony atları ile gezmek için küçük bir alan vardı. Burası da kalabalıktı ama korktuğum başıma gelmedi. Salon çok büyük olduğu için kalabalık rahatsız etmiyordu.

Kapalı alanda kalabalık beni fazla rahatsız etmeyince artık rahatlamıştım. Dışarı da ki hava açmış,yağmur ihtimali ortadan kalkmıştı. Yürüyerek açık alanı keşfe çıktım. Açık alan da, kapalı alan kadar büyüktü. Bir anda açıkta kurulmuş çadırları görünce akşama kadar buradan çıkamayacağımı düşündüm.




Her yer de bir sürü oba ya da başka adıyla ''çadır'' kurulmuştu. Her bir çadır Türkiye'nin bir şehrini ya da dünyadan bir ülkeyi tanıtmak için kullanılmıştı.






Mesela Tokat için bir oba düzenlenmiş ve çadırın önünde çay demleyerek isteyene dağıtılıyordu. Çadırın içi de tokat yöresinin orjinal eşyalarıyla döşenmişti. Ziyaretçiler çadırın içine girip dolaşıyor ve fotoğraf çekebiliyordu..





Ya da Erzurum çadırının önüne ocak kurulmuş odun ateşinde cağ kebabı yapılıyordu.Bir başkasında özel kocaman tepside karıştıra karıştıra hoşmerim tatlısı ,bir diğerinde kazanlarla keşkek ,bir diğerinde yine koca bir kazan tarhana çorbası yapılıyordu.



Bir başkasında ayran,eski zamanlarda ki gibi yayıkta dövülerek yapılıyordu. Bir diğerinde yöresel kıyafetlerle  çiğ köfte yapılıyor ve hemen oracıkta dağıtılıyordu. Hangisini anlatsam bilemedim sayılamayacak kadar çok çadır kurulmuş ve kimi ülkesini kimide ülkemizden şehirleri tanıtıyordu.




Tam obaların ortasında yine dünya mutfaklarını tanıtıcı ufak stantlar yapılmıştı. Dünyanın değişik yerlerinden örneğin Afrika, Arap ve Asya ülkelerinin mutfakları ve kültürleri tanıtılıyordu.





Bu ülkelerin stantlarının ortasına büyük bir mutfak kurulmuş Özbekler kazanlar da Özbek pilavı pişirip ayranla herkese ücretsiz dağıtıyordu.Yemek konusu anlatmakla bitmez her yerde bir şeyler pişiyor ve ücretsiz olarak insanlara dağıtılıyordu.







Obaları geçince atlı gösteriler ve atlı okçuluk yapılan müsabaka alanı da seyircilerin oturup izleyebileceği gibi yapılmış,ufak bir hipodrom gibi düzenlenmişti. Mesela Türkiye'nin çeşitli şehirlerinden gelen sporcular cirit oyunu oynadılar. Bir başka grup at üzerinde ok atma yarışması yaptı.





Ya da Asya'dan gelen sporcular atlı okçuluk gösterisi yaptılar. Hiç bilmediğim ve görmediğim bu anlattığım gösteriler  seyirciler tarafından ilgi ile izleniyordu. Ben de bu bahsettiğim gösterileri hiç görmemiştim böylece bilgi sahibi oldum.






Buradan ayrılıp deniz tarafına doğru yürüyünce kocaman bir yağlı güreş alanı gördüm. Davul ve zurna eşliğinde önce çocuklar daha sonra yetişkinlerin yağlı güreşleri yapıldı. Güreş bana pek ilginç gelmiyor , zevk almadığım bir spor.





Bunları biraz izleyip ,bu spor karşılaşmasını, güreşe meraklı insanlara bırakarak çocuk seslerinin geldiği yöne doğru yürüdüm.




Yine kocaman bir alanı geleneksel çocuk oyunları alanı olarak düzenlemişlerdi. Burada ip atlama,ip çekmece, çuval yarışı, topla oynanan oyunlar,çember çevirme,9 taş,3 taş gibi oyunların oynandığı bir alandı. Saydığım bu oyunlar artık çoğu çocuk tarafından bilinmiyor ve oynanmıyor ama  buna rağmen bu alan kalabalıktı. 





Bu oyunları bilmeyen bir sürü çocuk ve genç bu saydığım oyunları büyük bir coşkuyla oynuyordu. Bilgisayar çağında hala bunları oynayan çocuk kaldı mı diye düşünürken bu alanda bir sürü genç ve çocuk bütün oyunları oynamak için sıralarını bekliyorlardı..




Alanın en uç kısmında ise atların bakım alanı bulunuyordu. Atlar  binicileriyle önlerindeki boş alanda antrenman yapıyordu. 




Hemen yakınında ise Katar'dan gelen şahinler gösteri için sıra bekliyordu. Beyaz giysileri ile şahinler ve bakıcıları herkesin ilgisini çekiyor ve özellikle şahinler  gizemli görünüyordu.



En son ilgimi çeken ise beş ya da altı tane  atlı polisin tüm festival alanında salınarak dolaşması oldu.



Festivalde yapılan bir sürü gösteriyi ilk defa izlemiştim. Burada oynanan bazı oyunların isimlerini ilk defa duymuştum. Obalar ve obalarda  tanıtılan kültürleri ilk defa görmüş olmama rağmen bu festival ilgi çekici ve çok renkliydi.





Bence kaçırmayın  farklı kültürleri tanımak ,bilgi dağarcığımızı genişletir. Festival 9-13 mayıs arası gezilebiliyor. Hala gidip görmek için fırsatınız var.















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAHYA EFENDİ TÜRBESİ'NİN GİZEMİ!

KRAKOW

SERGİ MEKANI- MEŞHER