ROTA #2 |SAFRANBOLU

Safranbolu...
Tarihi evleri Unesco tarafından koruma altında olan,çekik gözlü turistlerin çok tercih ettiği, lokumu ile ünlü Safranbolu. Çok uzun zaman önce özel bir turla buraya gelmiştim, ama tekrar geldiğimden dolayı içimde bir sevinç vardı.  Yolumuzun üstünde olan Bolu ve Karabük'e birer saat gezmek için uğradık ve oyalanmadan Safranbolu'ya doğru yolculuğumuza devam ettik. Şehirlerin merkezlerinde turistik yerler olmadığından biraz ansiklopedik biraz da ders kitaplarından okunur gibi olacak ama yazmadan da geçmek istemedim. ;)) Baştan nasıl bir yazı olduğunu yazdım ki okumayı ya da okumamayı siz tercih edin istedim. :)




Bolu :
Batı Karadeniz Bölgesi'nde dağlar ve ovalarla çevrili genellikle Karadeniz ikliminin hüküm sürdüğü bir şehrimizdir. Bolu da yer alan Yedigöller Milli Parkı,Abant Tabiat Parkı ,Gölcük Milli Parkı  bitki örtüsü ve doğal görüntüsüyle çok ilgi görmektedir. Bolu yöresi tarihi ve turistik kültürünün yanı sıra yemek kültürü ile de öne çıkmıştır. Özellikle Mengenli aşçılar dünyaca ünlüdür.[1]



Karabük :
Karabük ilinin önemli bir kısmı Kuzey Anadolu Dağlarının batıdaki uzantılarından oluşmaktadır. Ayrıca Karabük'te bir çok yayla bulunmaktadır. Karabük'ün doğal güzellikleri arasında kanyonlarında ayrı bir yeri vardır. Karabük Türkiye geneli üzerinde ormanlık alan durumlarına göre  %68,8 lik ormanlık alanı ile birinci sıradadır. Karabük'te 1937 yılında Atatürk'ün talimatıyla Karabük Demir Çelik Fabrikası kurulmuştur. Bu fabrika şehrin en önemli geçim kaynağı olmuştur.1995 yılında etrafındaki altı ilçenin birleştirilmesi ile de 78. plaka numarasıyla Karabük  il olmuştur.[2]
Ayrıca Karabük Tarihi Safranbolu evleri ile bir turizm cennetidir.

Safranbolu:
Safranbolu Karabük ilinin en büyük ve en gelişmiş ilçesidir. 17.12.1994 tarihi itibariyle Türkiye'de bulunan Dünya Miras Listesi'nde yer alan 9 kültürel varlıklardandır. Şehir ismini,bölgede büyüyüp yetişebilen safran çiçeğinden alır. [3]


Kısa bilgilerimi (gerçekten kısa tutmaya çalıştım)buraya kadar okuduysanız, sabrınız için teşekkür ederim. .;)
Araştırmalarım sonucu Safranbolu'da bir kaç tane kanyon vardı.Bir tanesinin üzerine Cam Teras yapılmıştı. Yolumuzun üstü olduğu için  İncekaya Kanyonu'nu ve üzerine inşa edilen Cam Teras ya da diğer adıyla Kristal Teras'ı önce gezmeyi kararlaştırdık.


Cam Teras dünyada, 2. Türkiye'de ilk kurulmuş seyir Terasıymış. Ayrıca Kristal Teras yerden 80 m. yüksekliğinde ve 8 metrelik kısmı boşlukta duruyor. Teras 80 ton ağırlığı taşıyabilecek kapasitede yapılmış ve  3 cm kalınlığındaki camdan inşa  edilmiş.


Kristal Teras, kalın camdan yapıldığı için üzerinde yürüyünce aşağıyı yani kanyonu görebilirsiniz. Boşlukta olan kısmı, üzeri kalabalık olduğunda hafifçe sallanıyor. Ben yüksekten korkmam ama Teras sallandıkça beni bile korkuttu. Bu yüzden yükseklik korkusu olanlar, camın üzerinde yürüme konusunu biraz düşünmeli. Buraya giriş ücretli, kişi başı 4 TL. Safranbolu'nun içine girmeden tabelaları takip ederek çok rahat şekilde Cam Teras'a ulaşılabilirsiniz..



Ayrıca tahmini 200-300 adet basamağı inerek kanyon gezilebiliyordu. Kanyonu gezmek için aşağıda, tahtaları yan yana dizerek yollar yapılmıştı. Aşağıya doğru indikten sonra dinlenip, oturmak ve  bir şeyler içmek için bir tane de kafeterya vardı.. Fakat o kadar merdiveni inip sonrada o dik yokuştan yukarı doğru çıkmayı göze alamadık. Tabi ki kanyona inmedik ama terastan aşağıya baktığımızda bir sürü  insan merdivenlerle aşağıya inmiş,kanyonu dolaşıyordu. :))


Cam Teras'a ücreti ödeyip içeri girdikten sonra terasa ulaşmadan oturup bir şey içmek ve dinlenmek için  kafeterya da vardı. Hatta biz oradayken kafeteryada canlı müzik yapılıyordu. Müziğe  alkışla eşlik edip, dans edenler bile vardı. Biraz oynayanları izledik. Biz de alkışla tempo tuttuk. Sakin bir kanyon gezmek için gelmiştik ama müzik ve dans eden insanlarla birden atmosfer değişmişti.Kafeterya birden eğlenen insanlarla farklı bir yer olmuştu. Beklemediğimiz bir ortamın içinde kalmıştık ama yine de eğlenceli bir kafeteryaydı. :))


Dans edip eğlenen insanları arkamızda bırakarak o akşam konaklayacağımız otele doğru Safranbolu'nun içine geri döndük. Kalacağımız yer Safranbolu'nun tarihi evlerinden otel olarak yapılmış bir konaktı. Turistik olarak gezilen yere, çarşıya çok yakındı. Eşyalarımızı odamıza bıraktıktan sonra  akşam yemeği için yöresel yemekler yapan bir lokanta aramaya çıktık. Çarşının içine girince yöresel yemekler yapan lokanta seçeneğinin çok olduğunu gördük.  Bizim tercihimiz Kazanocağı Yöresel Yemekler lokantasıydı.


Lokantada Safranbolu'nun meşhur yemeklerinden yaprak sarma, peruhi ve tatlı olarak da  zerde sipariş ettik. Yemekler güzeldi ama zerdenin tadı süperdi. Ben zerde sevmem ama bugüne kadar yediğimin en iyisiydi.Tadını nasıl anlatsam,yerken çok keyif aldım. Şu anda bile ne yazayım diye düşünüyorum, ağzımın suyu akıyor ,kısaca çok güzeldi.


Yaprak sarmasının neden meşhur olduğunu Safranbolu sokaklarında dolaştığımda ve Kent Tarihi Müzesi'ne gittiğimde, oradaki bilgilerden okuyunca anladım. Safranbolu ara sokaklarında gezerken yapraklarından sarma yapılan asmanın hemen hemen her evin bahçesinde olduğunu gördüm. Kent Müzesinde ise Safranbolu'nun ve çevresinin bağcılık açısından oldukça eski bir tarihi olduğunu ve Çavuş üzümünün bu yörede yetiştiği yazıyordu. Safranbolu bağlarında başka cins ve çeşitte üzümlerinde yetiştiğini ,bu yüzden buradaki üzümlerden yapılan pekmez ve sirkenin doğal olmasının bu yöre için çok önemli olduğunu da buradaki bilgilerden öğrendim.


Ertesi gün sabah erkenden Safranbolu'yu kuşbakışı izlemek için Hıdırlık Tepesi'ne çıktım. Buraya giriş ücretli, kişi başı 1,5 TL. (Müzelere girişin ücretli olmasını anlayabiliyorum da tepeden manzara seyretmenin ücretli olmasını anlayamıyorum. :((( ) Hıdırlık Tepesi yemyeşil ağaçlar ve güllerle düzenlenmiş aslında bir park. Hem manzaraya bakıp hem de bir şeyler içmek için tepede bir kafeterya da vardı.



Hıdırlık tepesine yürüyerek  çıkılabilir ya da yakınından minibüsler geçiyor, minibüsle de gelinebilir. Tepede kafeterya var evet ama kafeteryada tuvalet yok. Tuvaletiniz gelirse yandınız! Çünkü WC gişenin dışında kalıyor. Ücreti ödemeden yani içeri girmeden tuvalet ihtiyacı karşılanmalı ya da gişe görevlisinden izin alınıp tekrar dışarı çıkıp WC ye girmelisiniz. Yalnız tuvaletler için kötü haberim var!  Ne yazık ki WC lerde tuvalet kağıdı ve sabun yok. Ayrıca tuvaletler temiz de değildi. Tepeye çok sayıda insan çıkıyor. Özellikle de turist oldukça fazla ama tuvaletler kendi haline bırakılmış. Tepeye çıkmak için ücret alınıyorsa tuvaletler de temiz olmalıydı. :(



Hıdırlık Tepesi'nden görünen manzara beklenenden daha güzeldi. Buradan bütün Safranbolu'yu mükemmel bir şekilde görebilirsiniz. Çok güzel fotoğraf çekebileceğiniz bir alan olarak  önerebilirim. Hıdırlık Tepesi'ne çıkıp bir kahve eşliğinde manzarayı görmelisiniz, çok güzeldi.



Hıdırlık Tepesi'nin arka tarafından çıkış kapısı vardı. Arka kapıdan çıkıldığında Safranbolu'nun ara sokaklarında dolaşarak meydana iniliyor. Ara sokaklardan giderken Kaymakamlar Gezi Evini de gezebilirsiniz. Burasıda ücretli, tam bilet 5  TL öğrenci 4 TL.



Kaymakamlar Gezi Evinde Safranbolu evlerinin  eski zamanda nasıl kullanıldığını, balmumu heykellerle bazı odalarda canlandırma yapılarak anlatılmış. Oturma odası, gelin odası, harem, mutfak tek tek detaylı şekilde gösterilmiş. Her oda ayrıntılarıyla döşenerek canlandırılmış. İki kat her odasında döşemelerinden, halısına, perdesinden mutfaktaki eşyalarına kadar tamamen otantik olarak düzenlenmiş. Evi gezerken yöresel türküler kısık bir tonda evin her odasında çalıyor. Sanki bir zaman yolculuğu yapılıyormuş gibi hissediliyor.



Müzenin çıkışında ufak bir bahçenin içinde kafeterya da mevcut. Burada yeşillik içinde kuş sesleri ile  közde kahve içmenizi tavsiye ediyorum.





Buradan çıkıp tekrar Safranbolu'nun ara sokaklarını dolaşarak, meydana doğru yürüyünce çarşının ortasındaki camiden geçerek Demirciler Çarşısına ulaşabilirsiniz. Demirciler Çarşısında  sıcak soğuk demir işçiliğini yapan demir ustaları ile sohbet edebilir, Safranbolu evlerinin kapı kilitlerini tokmakları ile birleştirerek en güzel örneklerini sıra sıra dükkanlarda görme imkanı bulabilirsiniz. Bakırdan her türlü kap kacak, kesici alet, çekiç yapan ustaları içeri girerek  işleri başında izleyebilir,onlarla sohbet edebilirsiniz.



Ayrıca Demirciler Çarşısının içinde Akçasu kanyonu da görülebilir. Kent üç ayrı derenin (Akçasu,Bulak ve Gümüş) oluşturduğu kanyonların üzerine kurulmuş olduğundan yapılaşmalar kemerlerin üzerindeydi. Akçasu kanyonunun üzerine de demirciler çarşısının dükkanları bulunuyordu.



Demirciler çarşısındaki dükkanlara göz gezdirerek ,yokuşları tırmanarak  bir başka müzeye ulaşılabilirsiniz.. Bu müzenin adı Kent Tarihi Müzesi. Eski Kaymakamlık binası olan Kent Tarihi Müzesi(Eski Hükümet Konağı)nin bahçesinde ayrıca Saat Kulesi,Anadolu Saat Kuleleri Minyatürleri Parkı,Eski cezaevi ve Kale de görülebilir.



Eski Hükümet konağı'nı gezmek içinde ücret ödemek gerekli.  Tam bilet 5 TL,öğrenci 4 TL.
Kent Tarihi Müzesi iki katlı,içinde kaymakamlık, makamı bulunuyor. Ayrıca geleneksel kıyafetler giydirilmiş mankenler, çeşitli tarihi belgeler, tarihi eşyalar sergileniyor..


Müzenin iki katını gezdikten sonra bodrum katını da gezmeyi ihmal etmeyin. Bodrum katta artık günümüzde yapılmayan demirci, kalaycı, bakırcı gibi meslekler mankenlerle canlandırılarak tanıtılıyor. Bazı maketler hareket ederek ziyaretçileri şaşırtıyordu.


Hükümet Konağı'nın bahçesinde arka kısmına doğru yürüyünce Anadolu'nun en eski saat kulesi bütün heybetiyle hala ayakta olduğunu kanıtlarcasına duruyordu. Saat kulesine içindeki merdivenlerden yukarıya,saatin bulunduğu noktaya çıkabilirsiniz.


Safranbolu'ya  kuleden bakınca ayaklarınızın altındaymış hissi uyandırıyor. Ayrıca bu bahçenin içinde 15 ayrı saat kulesinin 1/10 ölçekli maketleri orjinaline uygun olarak inşa edilmişti. Ayrı ayrı her biri için açıklamaları yapılmış, sergileniyordu.



Safranbolu'da gezilecek yerleri bitirdikten sonra çarşının içinde ki tarihi simitçiden, buraya özgü simidi şanslıysanız fırından yeni çıkmış olarak sıcacık alabilirsiniz. Ayrıca yine buralarda meşhur olan bağlar gazozunu alarak bir ağaç gölgesinde oturmanızı, afiyetle bu ikilinin tadını çıkarmanızı tavsiye ediyorum.


Simit Safranbolu simidi adını almış.Susamsız ve az tuzlu, halka şeklinde yapıyorlar. Tarihi simit, fırından sıcak sıcak  alabilirsiniz. Tadı bizim alışık olduğumuz simitlere benzemiyor ama  buralara ait bir şey yemek isterseniz denemelisiniz.



Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi burada da tarihi yerleri gezen insan sayısı oldukça azdı. Zaten tarihi yerler  bizim ülkemizde çok üzücü ama yeterince ilgi görmüyor. Hatta bazı yerlerde tarihi eserlere taş toprak deyip hiç ilgilenilmiyor. Sonucunda yurtdışına tarihi eser kaçakçılığı yapılıyor. Halbuki ülkemizde her yerden tarih fışkırıyor. Safranbolu  evleri de bir anlamda açık hava müzesi gibi .Her mevsim yurt içi ve yurt dışından  çok turist çeken nadide bir belde. Özellikle uzak doğulu turistler buraya her mevsim çok ilgi gösteriyor.
Yılın her zamanında ilgi gören bir belde olduğu için Safranbolu'ya gereken özen gösterilmeli. Sadece bu evlerin dış görünüşlerini değil sokaklarını, yemek kültürünü, burada yetişen bitkilerini hepsini komple bir bütün olarak koruyarak ,daha fazla turist çekmek için uğraş vermeliyiz.










Kaynaklar:
[1]http://www.bolu.gov.tr/bolu-hakkinda-genel-bilgiler
[2]http://www.karabuk.gov.tr/karabuk-tarihi
[3]http://www.safranboluevleri.org/safranbolu-ile-ilgili-bilgiler/


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAHYA EFENDİ TÜRBESİ'NİN GİZEMİ!

KRAKOW

SERGİ MEKANI- MEŞHER