ROTA #1 |SAKARYA VE DÜZCE

İnsanlar fırsatların gelmesini bekler,fırsatlar da insanların...Fırsatlar bekler,insanlar bekler, kazanan hep mazeret olur.    
Benjamin Franklin 
İşte tam da bu sözde ki gibi geçen hafta ,hiç gitmediğim görmediğim yerlere gitme fırsatı karşıma çıktı. Bir mazeret uydurmadan ben de bu fırsatı değerlendirdim. Sadece çok yürümeli bir seyahat olacaktı. Bu yolculukta Batı Karadeniz bölgesinde olan bir kaç şehri ziyaret edecektim. Detaylara girmeyeceğim ama gün içinde tek başına olacaktım. Bu arada  gidilecek olan  şehirlere  bu güne kadar gitmeyi hiç düşünmemiş ayrıca da bu şehirleri hiç merak etmemiştim. Bu fırsat sayesinde merak etmediğim şehirlerde  gezecektim.Hem de tek başına gezmeyi deneyimleyecektim. 
Yolculuk ilk önce Sakarya ilinden diğer adıyla Adapazarı'ndan başlayacaktı. Daha sonra sırasıyla Düzce,Bolu,Karabük,Safranbolu,Kastamonu,Devrek,Çaycuma,Zonguldak,Karadeniz Ereğli,İzmit ve Sapanca ile son bulacaktı. 



SAKARYA  (ADAPAZARI) :

İlk durağımız Sakarya-Adapazarı'ydı. Sakarya da gezilecek yerleri tespit etmek için Google'da araştırma yapmıştım. Birinci sırada görülmesi gereken yer olarak Kent Park öneriliyordu. Benim de gezeceğim ilk yer tabi ki burası oldu. Yemyeşil ağaçların içinde gerçekten çok güzel  bir park çıktı karşıma. İçinde kafeteryalar ,yürüme parkuru,çocuk oyun parkı, süs havuzu,fıskiyeler bulunuyordu. Avrupa'da olan parklardan hiçbir şeyi eksik değildi. Kent Park'ın içinde 1724 yılında yapılmış,Adapazarı'nın içme suyunu sağlayan bir su çarkı bulunuyordu. Bu çark 1955 yılına kadar kullanılmış. Daha sonra işlevini yitirmiş ancak Sakarya Belediyesi tekrardan aslına uygun olarak onarmış.Şimdi sadece görsel olarak parkın içinde bulunuyor.



Ayrıca parkın içinde yürüyüş yapan insanlar, oyun parkında oynayan çocuklar,kafeteryalarda vakit geçiren gençlerle park capcanlıydı. 



Gezilecek yerler arasında Sakarya'da  tarihi anlamda fazla bir yer yoktu. Sadece  Milli Egemenlik Caddesi üzerinde Sakarya Müzesi bulunuyordu.



Sakarya'nın sokaklarında müzeyi biraz aradıktan sonra zor da olsa, bulabildim. Pazartesi  günleri müze kapalı olduğu için müzenin içini gezemedim. Bahçede tarihi arkeolojik kalıntıları görünce,  eserleri inceleme fırsatını kaçırmadım. 



Müzenin karşı caddesinde tren garının olduğunu görünce,garda biraz soluklandım. Bir çayhane de çayımı içtikten sonra garın dışındaki meydana ulaştım. Adapazarı'nın çarşısı da hemen garın yakınındaymış, sağlı sollu mağazaları görünce burada da biraz dolaştım..Bu arada 1953 yılında yapılmış Şerefiye Camisi de çarşının içindeydi ,caminin içine girerek fotoğraf çekme imkanım da oldu.




Gezinirken saati fark etmemişim ,neredeyse öğlen olmuştu. Karnım da acıkmaya başlamıştı. Sakarya'nın meşhur ıslama köftesini yemek üzere  çarşının içinde bir kafeteryaya oturdum. Islama köftenin köftesi, bildiğimiz köfte bir değişikliği yok ama esas yanındaki ekmeğin özelliği vardı.Bu yemek  köfte ile beraber dört beş dilim bol yağlı ekmek ile servis ediliyor.  Ekmekler bol yağa bulanarak  kızartılmıştı.  Ayrıca  ekmeklere yağ ile beraber  bol baharat da katılmış,bu yüzden değişik bir lezzet olmuştu. Ben beğendim fakat yağlı sevmeyenler beğenmeyebilir.



Sakarya'nın çarşısında dolaşırken sokaklarda bir çok genç ve modern giyimli insanın dolaşması ilgimi çekmişti. Nitekim çarşının içine daha fazla girince her yerde kafeteryaların olduğunu hemen hemen çoğu kafeteryanın gençlerle dolu olduğunu gördüm. Ayrıca orta yaşlı kadınların ve erkeklerin de gençler kadar kafeteryalarda olmasını sevinerek gözlemledim.

Peki niye böyle söyledim ? Sakarya  için kapalı insanların olduğu muhafazakar bir şehir diye duymuş  ve ön yargıyla Sakarya'ya gelmiştim.''Ön yargıyı kırmak atomu parçalamaktan daha zor'' derler ama görerek öğrenmek de daha kolaymış Sonuç olarak Sakarya ili beklediğimden daha modern bir şehir olarak aklımda kaldı.




Sakarya'nın dışında ise piknik yapmak için gidilecek yerler arasında Poyrazlar Gölü'nü tespit etmiştik. Yolumuzun üstü olduğu için  Sakarya'dan çıkarken uğrayıp bakmak istedik.  Gölün yarısında göle bakan  özel mülkler bulunuyor,gölün diğer tarafı ise çitle çevrilmiş park olarak  işletiliyor. Giriş ücretliydi.,Araba ile giriş  15 TL yaya girişleri 10 TL . Gölün kenarında çay bahçeleri,restoranlar bulunuyor, ayrıca piknik alanları da mevcut. Göl üzerinde insanlar  deniz bisikletiyle gezinti yapabiliyor. Hafta sonu doğa ile baş başa ve ailece şehirden uzak,sakin, kuş sesleri içinde ,enfes manzara eşliğinde vakit geçirilecek bir yer Poyrazlar Gölü ve çevresi.



DÜZCE :
İkinci durağımız Düzce'ydi. Sakarya'dan kara yolu ile 83 km. gittikten sonra, yaklaşık bir saat kadar sonra  Düzce'ye vardık. Hemen otelimize yerleştikten sonra , şehri keşfetmek için sokaklarda gezintiye çıktık.



Düzce coğrafi konumu itibariyle, bir ova üzerine kurulduğu için adından da anlaşılacağı üzere düz bir şehir. Bu nedenle genci yaşlısı  sokaklar da ulaşım için şehir içinde bisiklet kullanılıyordu. Bu kadar çok bisiklet kullanılan bir başka şehir olarak Amsterdam'ı  bilirdim ama Düzce'de Amsterdam ile bisiklet konusunda yarışabilir.


Beni şaşırtacak kadar çok bisiklet kullanan vardı. Kadın,erkek,genç ,yaşlı bir çok bisiklet kullanana rastladım.  Gelişmiş büyük şehirlere, ulaşım alanında, bisiklet kullanımıyla Düzce fark atabillir. Bisiklet kullananlar sayesinde motorlu araç trafiği de oldukça azdı. Bu kadar çok bisiklet kullanan insan var ama  trafikte bisiklet yolunun olmaması da Düzce için olumsuz bir etki bırakıyor.
Düzce ile bir kaç bilgi vermek gerekirse;
Daha önceden Düzce  Bolu'ya bağlı bir ilçeymiş. 1999 depreminden sonra il olarak Türkiye haritasında 81 plaka numarasıyla yerini almış bir şehir.
Batı Karadeniz de ayakta kalmış tek antik kentin Düzce'de olması, Düzce'yi tarihi açıdan da ayrıcalıklı bir konuma getirmektedir. Antik kent Düzce'ye bağlı Konuralp beldesinde müze olarak ziyaret edilebilir.



Düzce  içinden geçen Melen Çayı ile bana  yer yer Avrupa'da ki şehirleri hatırlattı.Ancak bu nehir ile ilgili biraz daha ilgi ve alaka gerekli. Belki nehirde insanlar için teknelerle gezi turları düzenlenebilir. Yine nehir kenarı düzenlenerek,oralara çay bahçeleri,yürüme parkurları yapılabilr.


Düzce'de ayrıca İstanbul,Taksimde bulunan tramvayın aynısı,şehrin ana caddesinde  her on dakikada bir gidip gelerek yolcu taşıyordu.Tramvayı görünce kendimi İstanbul'da hissettim.







Düzce Üniversitesi'nden dolayı buradaki çarşının içinde ki kafeteryalar da gençlerle dolup taşıyordu.Benim gözlemlediğim Düzce'de genç nüfus oldukça fazlaydı.




Özetle Düzce ormanları,birbirinden güzel yaylaları,tabiat harikası Samandere ve Güzeldere Şelaleleri,mağaraları,akarsuları ile Batı Karadeniz Bölgesi'nin  görülmeye değer bir şehrimiz.





Ayrıca Düzce'de,Cumayeri Dokuzdeğirmen köyünde, Melen Çayı üzerinde , rafting yapılmakta. 12 km. boyunca botların üzerinde değişik macera dolu bir gün yaşamak mümkün. Köyün girişinde rafting hizmeti sunan şirketleri görebilirsiniz. Kahvaltı,rafting ve öğle yemeği dahil  kişi başı fiyatı 120-140 TL.



Sadece rafting için bir kaç gün önceden rezervasyon yaptırmalısınız.Rezervasyonsuz gelirseniz uzun,çok uzun kuyruk beklemek zorunda kalabilirsiniz.



Bizim gittiğimiz gün 1 Mayıstı. Rafting alanı gerçekten çok kalabalıktı.Üstelik sabah saat 9.30-10.00 arası olmasına rağmen kahvaltı için uzun kuyruk vardı. Alanda arabalar da kalabalık yapmaya başlamıştı. O yüzden gitmeden muhakkak rafting yapacağınız yerden randevu almanız çok önemli yoksa kuyruk beklemeyi göze almalısınız.



Ayrıca rafting alanında zip-line yapma imkanı da bulunuyor. Zip-line suyun üzerinde bir tele kendinizi bağlayarak, havada kayarak ilerlemek demekmiş,ben tam olarak bilmiyordum burada öğrendim.


Rafting ve diğer aktivitelere ,kalabalık arkadaş grubu ya da yakın akrabalar ile gidilmesini tavsiye ediyorum.



Bu iki şehir ile ilgili bir çok ön yargıya sahip olduğumu bu gezi sayesinde anladım. Kafamda hayal ettiğim gibi şehirlerle  karşılaşmadım Aksine fazlasıyla modern şehirler gözlemledim. Düzce ve Sakarya'dan güzel anılarla ayrıldım. 
Tekrar gelmeyi ve özellikle Düzce'deki rafting alanını denemek için planlar yaparak  sempatik şehrimize  hoşçakal dedik.
Son olarak Sakarya ve Düzce için söyleyeceğim şey ise, bu iki şehrin  biraz daha çevre sorunlarıyla ilgilenildiğinde, bir çok Avrupa şehri ile yarışacak duruma gelebileceğidir. 





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAHYA EFENDİ TÜRBESİ'NİN GİZEMİ!

KRAKOW

SERGİ MEKANI- MEŞHER