Mavi Boncuk

Corona Virüs, Mart ayının ortasından itibaren, dünyadaki diğer ülkelerden sonra, Türkiye'nin de başına bela olmaya başlamıştı. Ülkemizde vakalar görüldükten sonra, kendi ohalimi ilan ederek önlemimi almaya çalıştım. Evde kalarak izole bir yaşam sürmeye devam ettim. Daha sonra da ülkede yaşananları buraya yazmaya çalıştım.  Normalleşme süreciyle beraber on üç haftadır olan biteni bir nevi günlük gibi ama aslında kendim için buraya not alıyorum.  Herkesin bildiği gibi normalleşme süreci dense de, hala Pandemi süreci geçmiş ve bitmiş değil. Çünkü bu virüse hala bir ilaç veya aşı bulunamadı. Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de Tübitak çatısı altında, 8 ekip aşı çalışmalarına devam ediyor. Zaman zaman dünyadaki aşı bulma çalışması haberleri de iletişim kanallarından duyuruluyor. Bu çalışmalarda, ilacın örneklerinin hayvanlar ve insanlar üzerinde denendiği ama hala olumlu bir gelişme olmadığı da söyleniyor. Ancak 15-21 Haziran 2020 tarihleri arasındaki hafta, insanımız sanki

Çilek; hem sevilen hem de faydası saymakla bitmeyen narin bir meyvedir.  Kötü kolesterolü düşürüyor. Hastalıklara karşı vücudun direncini artırıyor. Hatta kansere karşı koruyor. Kalp ve damar sağlığını koruyan antioksidanlar çilekte bolca bulunuyor. Bol miktarda besin lifi içeren çilek kabızlığa da iyi geliyor. Yüksek oranda C vitamini içerdiğinden ciltteki yaşlanma etkilerini geciktiriyor. Sekiz adet çilek, insanın günlük C vitamini ihtiyacını fazlasıyla karşılıyor. Bu arada yaklaşık sekiz tanesi 46 kaloridir. ;) Yalnız çilek bazı kişilerde alerjiye de neden oluyor. Bu yüzden fazla tüketmemek veya kontrollü yemekte fayda var. Minik bir bilgi daha; çilek meyvesi, gül bitkisiyle aynı ailedendir. ;))  Çilekten bu kadar bahsetmişken ve çileğin bitmesine de çok az zaman kalmışken, şekersiz bir çilek reçeli  tarifi vermek istedim. :)) Yalnız, b enim yaptığım reçel, rafine şeker tüketmeyenlerin  tercih edeceği bir reçeldir. Çoğunluğun aklından şekersiz reçel mi olur fikri geçebilir

8-14 Haziran haftası, Pandemi sürecinde, normalleşmenin sürdüğü haftaydı. Bu hafta da normalleşme süreci için çeşit çeşit isimler bulunmaya başlandı. Kontrollü normal hayat, yeni normal, normalleşme süreci, eski normal gibi gibi isimler, bulunanlar arasındaydı. Anlayacağınız, kısıtlamaların kalkmasıyla herkesin kafası çorba oldu. :)) Bilinen şu ki; normalleşme yani yasakların kalktığı, tedbirlerin devam ettiği bir süreçtir. Şu da var ki normalleşmeye çalışırken, hastalığı unutanlar da çoğunlukta. Herkes sanki normalleşme sürecine dönünce Corona Virüs'e ilaç bulundu ve hastaneye her yatan iyileşip çıkıyor zannedilmeye başlandı. Sokaklar kalabalıklaştı, sosyal mesafeye uyulmamaya başlandı. Sahiller yoğunlaştı, vatandaşların maske takmadığı gözlendi. Birden bire insanlar, eski hayatlarına döndü. Sanki Covid-19'a aşı bulunmuş gibi tedbir almaktan vazgeçildi. Evet, yetkililer normale dönmek için kısıtlamaları kaldırıyor. Ancak bu normal eski normal değil. Bu hiç bilmediğimiz, y

Türkiye; 1 Haziran itibariyle normalleşme takviminde önemli bir döneme başlıyor. Sosyal hayata yönelik, birçok tedbir kaldırılıyor. Tüm kapalı mekanlar, lokantalar, restoranlar, kahvehaneler, spor salonları, plajlar, sahiller, kreşler, parklar, piknik yerleri belli kurallar çerçevesinde açılıyor. Bu yerler açılıyor ama maske, fiziki mesafe ve hijyen tedbirleri uygulanmaya devam edecek. Bu yüzden de bu dönemin adı artık normalleşme değil, kontrollü normal hayat olarak isimlendiriliyor.  Kaldırılan tedbirler arasında, önemli turistik yerlerinden Kapalıçarşı da,  i ki buçuk aydan sonra  1 Haziran  tarihi itibariyle açıldı. Ayrıca 15 ildeki s eyahat yasakları kaldırıldı. İstanbul'da ki  Adalar'a vapur seferleri ve şehirler arası düzenli otobüs seferleri de başladı. Yasağın kalktığını duyan insanlar otogara koştu. Otogarda kalabalıklar oluştu. İnsanlar ya memleketine ya da uzakta ki ailesinin yanına gitti. Normalleşme başlayınca, İstanbul trafiği, eski günlerini aratmadı.

Yüzyıllar boyunca insanlar, gökyüzüne bakarak geleceği tahmin etmişler. Bunun ilk yazılı örnekleri Mezopotamya'daki Asur ve Babil uygarlıklarına kadar uzanmıştır. Antik Yunanlar  Mezopotamya'nın astrolojik kehanet biçimini kendi mitolojileri ve yeni geometri bilimiyle birleştirip zodyaka dayananan kişisel bir astroloji geliştirdiler .  Yunanca "zodiakos kyklos" ya da "hayvanlar dairesi" anlamına gelen bu kuşak, güneşin bir yıl boyunca gökyüzünde izlediği eliptik yörüngesinin her iki yanında dokuz derece uzanır. Zodyak -Koç, Boğa, Yengeç- gibi her biri bir hayvan tarafından simgelenen ve yılın belirleyen on iki parçaya bölündü. Böylece Yunanlar astrolojiyi göklerinin yaşamlarındaki etkilerini merak eden bireylere danışmanlıkta kullanarak yıldız falını ortaya çıkardılar.  [1]  Padişahlar ve imparatorlar özellikle gelecekte ne olacağını önceden bilmek için yanlarında yıldızları izleyen insanlar bulundurmuşlar. Onlardan akıl almışlar. Örneğin; Osmanlı dönemin

25 - 31 Mayıs 2020 tarihleri arasında, Corona Virüs ile onuncu haftayı da geride bıraktık.  Hafta başında pazartesi ve salı günleri Ramazan bayramının ikinci ve üçüncü günleriydi. Tüm Türkiye sıkıcı bir dört günlük sokağa çıkma kısıtlaması yaşadı. Bu kısıtlamanın sıkıcı olmasının  sebebi de;  hem on dokuz mayısta yapılan dört günlük yasaktan kısa bir zaman sonra olması, hem de Corona Virüs ile on haftadır mücadele etmek insanları çok bunalttı. On hafta, az buz bir zaman değil. Böyle olunca da Corona Virüs gölgesinde bayram, bayram gibi değildi. Bayram ziyaretleri yapılamadığı için saçma sapan bir zaman olarak geçti gitti. :(( Dijital ortamlardan herkes büyüklerini arayarak, yine de bayram kutlaması yapabildi. Tabi bu kısıtlamalara uymayanlar yine de vardı. Bazı kişiler ailesiyle sokaktaydı. O kişilerin, evlerine yakın olan akrabalarına gittiklerini düşündük. Hatta bu düşüncemizin doğru olduğunu, gelen haberlerden de anladık. Mesela, bayramda Gaziantep ilinde Corona Virüs vaka sa