06 ŞUBAT 2023

 

6 Şubat sabahı uyandığımızda depremden, eşimin bir akrabasının mesajı ile  haberimiz oldu.

Sosyal medyaya baktığımızdasaat 04.17 de Kahramanmaraş merkezli 7,7 şiddetinde büyük bir deprem olduğunu ve çevre illerden de hissedildiğini öğrendik. 



İlk saatlerde Twitter de bazı görüntüler vardı ama ne olduğu tam anlaşılmıyordu. Zaten hep böyle oluyordu. Depremin ardından gelen ilk saatlerde hiç bir şey anlaşılmıyordu...


Devam eden saatlerde, ne yazık ki durumun vehametinden bilgi sahibi olmaya başladık.

Gelen görüntüler çok kötüydü. Haberler çoğaldıkça kalbim sıkışmaya ve derinden sarsılmaya başladık. 


Kahramanmaraş'da yıkılan çok bina vardı. Ve etrafındaki 10 ilde de yıkım oldukça fazlaydı. Üstüne üstlük, enkaz altında kalanlar vardı. Hatta enkaz altından telefonlarla insanlar, "bizi kurtarın"  videoları paylaşıyordu. Korkunçtu!! Elimizden bir şey gelmiyordu. İstanbul'da da başımızdan aşağıya kaynar sular dökülüyordu.

 

Çaresizdik....


Televizyonlardan fazla bir şey öğrenmeyeceğimizi anlayınca YouTube dan serbest gazetecilik yapanlardan doğru haberler, görüntüler gelmeye başladı. Bunları izlemeye karar verdik.. YouTube da bölgede yaşayanlarla, birebir yapılan röportajlarla zararın  çok çok çok  büyük olduğunu gördüğümüzde durum netleşmişti. 


Ben de 1999 depremini birebir, yaşamış biri olarak yerin insanın ayaklarının altından nasıl kaydığını, nasıl hareket edilemediğini, nasıl doğaya karşı biçare olunduğunu biliyordum. 


Yalnız o zamandan farklı olarak bu depremin şiddeti ve süresi daha büyüktü!!!!


Bölgeden gelen görüntülerde yardımın ulaşmadığı, insanların elleriyle kazarak yakınlarını enkazdan çıkarmaya çalıştığını gördük.. Bir yere kadar yetebiliyorlardı. Betonları kaldırmak için iş makinaları gerekiyordu. Koca koca binalar kum yığını olmuştu. Beş katlı binalar tek kata inmişti. Zemin katlar toprağa gömülmüştü. Bazı binalar yan yatmış, bazıları temelinden devrilmişti. Ayakta olan binaların da duvarları patlamış, camları kırılmıştı. Sanki bölge savaşta bombalanmış gibiydi. Hatta ve hatta sanki atom bombası atılmıştı. Belli ki çok can kaybı vardı. Yardım çok çabuk gelmeliydi!!!


Ancak, yardım çığlıkları sadece göğe yükseliyordu. Gerekli yerlere ulaşmıyordu. 


Kurtulan insanlar binaların yanında çığlık çığlığa bağırıyor, enkazın altından seslerin geldiğini yakınlarının kurtarılmasını istiyordu. 

Elimiz kolumuz bağlı, içimiz paramparçaydı....



Felaketin boyutları gün ilerledikçe daha iyi görülmeye başlamıştı. Yıkım çok büyüktü!!


Yardım beklenirken, saatler 13.30 gösterdiğinde, bir felaket daha yaşandı. 7,8 şiddetinde bir deprem daha oldu.  Ülkece eyvah dedik. 

Dehşete düşmüştük!


Çünkü bu sefer canlı yayında binalar çöküyordu. Bu bir film değil, gerçekti. 


İnsanlar gece olan depremin hasarını göstermek için yıkılan binaları telefonlarıyla çekiyorken, bir büyük deprem daha oluyordu. 


Artçı depremler zaten devam ediyordu. Gece olan depremden daha büyük şiddette bir deprem beklenmiyordu. Bu sefer de hasarlı olan binalar birer birer yıkılmaya başlamıştı. 

Tam bir felaketti...


Görüntüler dehşeti gösteriyordu...


Bağıran insanlar, kaçanlar, kaçamayanlar, yıkılan binalar, toz bulutları, çatırtılar, çığlıklar her yeri kaplıyordu. Yağmalanan dükkanlar, hırsızlık görüntüleri, sokaklarda insan manzaraları feciydi... O kadar ki bizler ekran önünde bu görüntüleri izlerken donup kalmıştık.


Herhalde; kıyamet böyle bir şeydi!!!!


Zaten enkaz altında bir sürü insan kalmıştı. Bu ikinci depremle de evlerinden eşya almak için giren bazı kişiler de göçük altında kalmıştı.

Yıkım çok çok büyüktü.


Yetkililer acilen bölgeye yetişmeliydi. Ne yazık ki  gelen giden yoktu!!!


.......


İlk günler yardım çığlıklarıyla geçti....

Ulaşabilenler imkanları ölçüsünde yardım etti. 

Biz toplum olarak endişeli,elimizden ne gelirse yapmaya çalışarak bu arada da derinden yaralanarak İstanbul'da zor nefes aldık.


Bizler uzakta, çaresiz, evimizde oturduğumuz, yemek yiyebildiğimiz, su içebildiğimiz için kendimizi suçlu hissettik. Yaşadığımız için üzüldük. Yardım yapmak için çırpındık. 


Bu arada ülkenin dört bir tarafında yardım merkezleri oluşturuldu. Belediyeler dağıtımı düzenledi. Yardımlar tırlarla bölgeye yollandı, yollanıyor. Yardımlar yerlerine ulaşana kadar, insanlar zor zamanlar geçirdi, geçiriyor.. Aksamalar, çok büyük gecikmeler oldu. Hala daha deprem bölgesinde eksikler olduğu bildiriliyor. Barınma, hijyen, tuvalet , su sorunları devam ediyor. Bireysel olarak değil, yetkililerin durumu düzeltmesi bekleniyor. 


Güneydoğu'da depremi yaşayanlar için çok zor zamanlar sürüyor. Evleri yıkılan, yakınları ölen çok insan var. Aynı aileden birçok kayıp var. Artçı büyük ivmeli depremler olurken, tabi ki panik ve kaos devam ediyor. 


Bizim için ise depremin yıkımını izlemek, birşey yapamamak travma sebebiydi. Evet toplum olarak travma geçirdik. Hissizleştik. Aksamalar için lanetler okuduk. Yardım yapmak için çırpındık. Bir işe yaramak istedik. Yardım yapınca biraz içimiz rahatladı. Uyku uyumakta zorlandık, zorlanıyoruz.  Kimse günlerce sokağa çıkamadı. Ekonomi durdu. Psikolojiler zaten yerinde değildi, iyice bozuldu. Stres dolu günler yaşadık, yaşıyoruz. Günlerimiz sıkıntı ve üzüntü dolu geçti, geçiyor. Her birimiz  travmatize olduk. 


Bunlara rağmen, hala umutlar tükenmiyor. 13. günde bile enkazdan sağ çıkarılan kişiler oluyor. Hepimiz her enkazlardan çıkanlar ile seviniyoruz.  Yaralar sarılmaya çalışılıyor. Depremi yaşayanları gönüllüler, sivil toplum örgütleri sarıp, sarmalamaya çalışıyor. Eski normel günlere dönmek zor görünüyor. Her birimiz değişip dönüştük. Normalimiz ne unuttuk. Tüm ülkede çok acı var. 


Bu acı da güven ve sevgi ile  onarılabilir gibi gözüküyor.Temennim bu yönde....










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAHYA EFENDİ TÜRBESİ'NİN GİZEMİ!

KRAKOW

2023 YILI NASIL GEÇTİ..